|
Yazarımız Burak Kurtuluş hafta sonu izlediği Sadabat Kupasını kendine has üslubuyla yorumluyor.
Sadabat; bildiğiniz gibi Kağıthane Deresi kıyısında eskiden mesire yeri olan bir bölgenin genel adıdır. 23. Osmanlı padişahı olan hattat ve şair olan, ayrıca; “Necib” mahlasıyla şiirler yazan, Musiki ile de yakından ilgilenen ve Lale Devri boyunca Padişahlık yapan, maalesef zevk düşkünü olan, Sultan III. Ahmet’in zamanında en büyük şöhretini yakalayan, meşhur ve o zamanlar İstanbul’un en tutulan mesire yeri olan Sadabat’dan söz edeceğiz.
Kanuni Sultan Süleyman’ın ve gerçek adı Aleksandra Lisowska olan ve bir Osmanlı padişahıyla nikâhla evlenmiş ilk kadın olma ayrıcalığını taşıyan Hürrem Haseki Sultan adıyla bildiğiniz Sultan eşinin oğlu olan, yanlışlıkla tahta çıkmış ve ordusunun başında sefere gitmeyen ilk padişah olan II. Selim zamanlarında Sadabat’da eğlenceler düzenlenirmiş. (Rivayete göre; Bu II. Selim öyle bir padişahmış ki, Kıbrıs’ı sırf üzüm bağlarından iyi şarap elde edildiği için fethettiği söylenir. Hatta haremde kadın kovalarken düşüp başını tasa çarpıp ölmüş diye söylentiler de çıkmış)
İstanbul halkının ileri gelenleri de Sadabat’ta yapılan bu eğlencelere katılırlarmış. III. Ahmet zamanında da bu eğlencelere daha büyük önem verilmiş. Önce Kağıthane Deresi’nin akış yolu değiştirilmiş. Derenin kenarlarına mermer rıhtımlar yaptırılmış. Ayrıca otuz sütun üzerine oturtulmuş göz alıcı bir kasır (Sadabad Kasrı) inşa edilmiş Kasrın önünde büyük bir havuz, çevresinde çeşitli çağlayanlar, ağızlarından su fışkıran ejderha heykelleri varmış. Sadabad Kasrı’ndan başka, çevreye çeşitli köşkler, bahçeler, hamamlar yapılmış.
Eğlenceler, Hıdrellez’in birinci günü (6 Mayıs) başlar, özellikle mehtaplı gecelerde sabahlara kadar devam edermiş. Zamanın şairleri, yazdıkları çeşitli şiirlerle padişahı ve sadrazamı överek, onları bu eğlencelere çağırırlarmış. Ziyafetler kasırda verilir, ziyafet bittikten sonra eğlencelere dışarıda devam edilirmiş Osmanlı İmparatorluğu’nda Lale Devri adıyla anılan bu dönemdeki eğlencelere, başta Padişah olmak üzere bütün saray erkan-ı ve İstanbul halkının ileri gelenleri katılırlarmış
Biz bilmeyiz o günleri ancak saygıdeğer Barbaros Akkoyunlu ağabeyimiz çok uzun yıllar gördüğü için bir şekilde hatırlar diye istihbarat aldım. Konuyu dağıtmadan ve sulandırmadan devam edelim;
Bir zamanlar eğlence yeri olan bu bölgede Milenyum Çağı ya da Postmodern çağ diyebileceğimiz bir zamanda, etrafı lüks binalarla çevrili küçük bir semt olan ve genellikle yoksul ailelerin ikamet ettiği bir mahalle olan Nurtepe’de bir Spor Kulübü kurulmuş. Adına da Kağıthane Sadabat denirmiş. Kulübün Başkanlık görevini de Cengiz Öztürk adında aslen Sinoplu olan bir spor aşığı üstlenmiş.
Cengiz Öztürk bir gün, “Ben” demiş, “Eski zamanda yapılan bu etkinlikleri bir şekilde canlandıracağım, ancak bizim Spor Kulüplerimiz yoksulluk çekerken bizim spor müsabakası haricinde bir etkinlik yapmamız doğru olmaz” diyerek, bir futbol turnuvası düzenlemiş. İlkini bitirmiş, ikincisini de düzenlemiş.
Gün gelmiş bu Sadabat Kupası geleneksel hale gelmeye başlamış, 35. Geleneksel Sadabat Kupası yapılırken olayı ancak fark eden yerel yöneticiler, “Biz bu Cengiz Öztürk’e neden yardım etmiyoruz?” diyebilme gafletine düşmüşler. Sonunda Sadabat Kupası’na Kağıthane’nin önde gelen Mülkü Amirleri ve VIP’leri (Very Important Person, çok önemli insan) yardım etmeye karar vermişler.
Sadabat Kupası’nda mücadele eden takımlar da eşit şartlar altında birbirleriyle mücadele edip, lige en iyi şekilde hazırlanmak amacındalar. 6 takımın mücadele ettiği bu turnuvada takımlar, centilmenliğinin ve kardeşçe ve dostça mücadelenin en güzel örneğini sergilemektedirler.
Bu vesile ile bu turnuvayı tertipleyen Sadabat Spor Kulübü Başkanı Sayın Cengiz Öztürk’e, turnuvaya iştirak eden Kulüplerimize, Başkanından, Yöneticisine, Antrenörlerinden, sporcularına, müsabakalarda başarı ile görev yapan Hakem kardeşlerimize ve son olarak da tribünde keyifli bir şekilde müsabakaları izleyip, maçlara renk katan seyircilerimize ve emeği geçen herkese teşekkürü bir borç bilir, bu tarz etkinliklerin çoğalması dileğiyle, selam ve saygılarımı sunarım.
|
Bugün 1 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı!
|
|
|